fuller_dumanli_gulen_yalan_herkul_manset_1

GRAHAM FULLER, FETULLAH GÜLEN, YALANLAR, HIZIR-MUSA KISSASI VE BİR DEŞİFRENİN HİKÂYESİ

MUSTAFA AYDIN

DOSYATV.COM / ANALİZ

Ahmet Dönmez ve Bülent Keneş’in “sınav sorusu hırsızlığı” ile ilgili ifşaatları, bazı eski grup üyelerinin bunu tasdik etmesi FETÖ’yü ve Fetullah Gülen’i çok zor duruma düşürdü. Mahkemelerde itirafçıların anlattığı detaylar zaten biliniyor ama tüm bunlar Gülenci çete tarafından yakın zamana kadar inkâr ediliyordu. Birkaç haftadır konuyla ilgili önemli gelişmeler yaşanıyor. Dönmez ve Keneş, kendilerine yönelen hakaretlere ve twitter /whatsapp’tan yapılan “ölüm tehditlerine” rağmen konuyla ilgili ısrarlarını sürdürüyor. İşler iyice sarpa sarınca Ekrem Dumanlı, Gülen’in yanına giderek bir “aklama” görüşmesi yaptı. Gülen, Dumanlı’ya, “Soru çalmak haram. Tasvip etmek mümkün değil.” diye beylik bir cevap verdi ve kendilerince konuyu kapatmış oldular. Bu “yalan”a Keneş başta olmak üzere geçmişte FETÖ içinde yer alıp ayrılmış insanlar yine tepki gösterdi. Mahkemelerdeki itiraflarla artık herkesin öğrendiği; FETÖcülerin zaten bildiği bir konuyu Gülen nasıl açıkça yalan söyleyerek inkâr etmişti? Gülen’in eski üyeleri bile bu duruma isyan etti ve “Gizlenecek hiçbir şey kalmamışken hâlâ “Nasıl bu kadar rahat yalan söyleyebiliyor?” diye şaşkınlık yaşadı.

Hâlbuki Fetullah Gülen’in kurduğu örgüt ilk günden itibaren “yalan, tedbir, takiyye ve kitman” üzerine müesses. Yapının içinden “yalan”ı kaldırdığınızda ortada FETÖ diye bir şey kalmaz. Mahkemede kendi görüntüsü gösterildiğinde “ben değilim”, eşi gösterildiğinde “tanımıyorum” diyebilecek kadar utanmaz ve yüzü kızarmaz bir boyutta yaşayan FETÖcülerin “yalanlar güldestesi” yazmakla bitmez. Emrindeki yarbaylara 15 Temmuz’dan önce FETÖcü olduğunu bizzat kendisi ifşa eden, Hızır-Musa kıssasını anlatarak işleyecekleri cinayetlere “bâtınî” kılıf ayarlayan; yakalandığında “Ben Kemalist’im!” diyen Gökhan Şahin Sönmezateş‘i mi anlatalım? Ya da TSK imamları Fuat Avniler Konseyi üyeleri Hamdullah Bayram Öztürk, Tuncay Opçin, Aydoğan Vatandaş’ın da aralarında bulunduğu Hızır-Musa Kıssası metaforu ekseninde “tek soru sormadan-mutlak itaat” isteyen kült örgütün “eneegram” eğitimi almış, algı yönetimi uzmanı “büyücülerini” mi?

 

Ya da, “Balyok mu, ne meret şey!” diye ilk kez duymuş numarası yapan Gülen’i mi? Yine, 30 yıl dizinin dibinde ders almış “Namık” kod TSK imamı molla Adil Öksüz için, “O kim? Tanımıyorum, gelip gitmiş olabilir”; 17-25 kumpaslarındaki polisler için, “binde birini bile tanımıyorum” diyen Gülen’i mi? Darbe gecesi Vatan Caddesi’nde zırhlı personel taşıyıcı içinde askeri kıyafetle yakalanıp, “Oradan geçiyordum. Silah seslerini duyunca korkudan zırhlının içine girdim” diyen, ama o askeri kamuflajların içine nasıl “girdiğini” bir türlü izah edemediği için komik duruma düşen; geçmişte Gezi’yi bilerek yangın yerine çeviren eski polis müdürü Mithat Aynacı’yı mı anlatalım? Tüm hikayeler yazılsa “Gülengamış Yalan-Dolan Destanı” olur. Bu dosya da kısa volümlü bir destana dönüşmüş olsa da biz gayet somut bir örnekten yola çıkalım:

“SORU ÇALMADIK Dİ Mİ HOCAM?” 

Ekrem Dumanlı, hocasına soru çalma konusunu 80’li yılların TRT’sinin efsane ismi Asaf Demirbaş kıvamında soruyor, Gülen de, “Soru çalmak haramdır. Tasvip edilemez” diyordu. Soruyu soran kimdi? Ekrem Dumanlı. Dumanlı kim? Zaman’ın eski genel yayın müdürü. Daha önce ne iş yapıyordu. Şirinevler FEM dersanesinde müdürdü.  Twitter’da FETÖcülerin kapattırdığı @tirsaktaci hesabımda son 3 yılda defalarca bir konuyu gündeme getirdim ve direkt olarak Ekrem Dumanlı’ya da sordum. Çünkü kendisiyle ilgili hem de 1992-93 yıllarına ait bir soru çalma iddiası vardı.

Bir gazetecinin bana bu konuda yeminli beyanı var. Siz 1992-93 yıllarında FEM’de müdürken yaşanan bir olayı anlatıyor. ÖSS soruları kendisine verilmemiş ama sınıfındaki diğer güvenilen ‘şakirtlere’ sınavdan önceki gece sorular yemin ettirilerek verilmiş. Şahıs, tüm denemelerde kendisinden geride olmalarına rağmen asla kazanamayacağı yerleri ‘tutturan’ arkadaşlarını sıkıştırıyor ve acı gerçeği öğreniyor. Sakarya’ya bile yanaşamayacakken İstanbul’un içinde çok güzel okulları kazanmalarına kızıp Dumanlı’nın odasına dalıyor ve niçin böyle bir şey yaptıklarını sorguluyor. Dumanlı, gayet rahat, “Sen nereyi kazandın” diye soruyor. Arkadaşımız da kazandığı okulu söylüyor. ‘Onu sen kendi imkânlarınla kazandığını mı sanıyorsun. Yat kalk hocaefendiye dua et!’ cevabını alıyor! Arkadaşımız şimdi, “Abi bunlarla hiç işim olmadı. Ancak böyle bir şahitliğim var. Bunlar çok rahat adam öldürüyor. Kendi adamlarını bile ölümle tehdit ediyor görmüyor musun! Sakın adımı verme!” demişti; ama konu o kadar hayati ki en azından bu kadarını yazmamız şarttı ve yazdık. Dumanlı’ya bu iddiayı defalarca sorduk. Cevabı ne oldu? Twitter’da beni engellemek!

 

TÜM SUÇLARI VE HARAMLARI UYDURDUKLARI İSLAM DIŞI “BATINİ FIKIH”A DAYANDIRARAK İŞLEDİLER

Şimdi bu Dumanlı kalkmış, sanki bu olayların içinde biri değilmiş; sanki hocası “Sınav soruları rüyada görülebilir” diye bu işin kılıfını kitaplaştırmamış, yüzlerce itirafla bu konu zaten belgelenmemiş gibi kalkmış fetva soruyor. Hocası da “Zinhar haramdır” diyor. Tabii ki haram. Ama kimin için? Tabii ki FETÖ’nün sapkın fıkıh anlayışına göre “şeriat boyutunda yaşayan” biz saflar için haram. Peki, şeriat boyutunun ötesinde yani kendi uydurdukları “bâtın fıkhında”, yani sözde Hızır boyutunda yaşayan ve iş gören FETÖ için haram mı? Tabii ki değil. Çünkü önlerine çıkan her haram ve kebair günahta Hz. Musa (as) ile Hz. Hızır (as) kıssasını anlatarak, kendilerini de o boyuta sokarak şeytani fetva uydurup her haramı kolayca işleyebiliyorlar.

Ekrem Dumanlı’ya yine twitter’dan sormuştuk? “Graham Fuller ile Zaman’ın eski binasında görüştünüz mü?” diye. Tabii ki cevap vermedi. Veremezdi. Ekrem Dumanlı, Fuller ile defalarca görüştüğü gibi Zaman binasında da özel olarak kendi makamında bir araya geldi. Şimdi kalkıp, “Görüştüm. Gazeteciyim ben, ne var bunda” deme ihtimaline karşı, sadece şunu hatırlatırız: Fuller’in 2004’te Türkiye’ye geldiğinde birçok gazeteci evet onunla görüştü ve hepsi röportaj olarak bunu yayınladılar. Sen niye yayınlamadın gazeteci olarak görüştüysen sn. Dumanlı? Değil mi? Haber yapmadığınıza göre bir eski(?) CIA görevlisi ile makam odanızda ne görüştünüz? Fuller, niye ta ABD’lerden kalkıp çamurlu Kalender Sokak’ta sizi ziyaret etti? Cevap: Tabii ki yok. Niçin Fuller konusunu gündeme getiriyoruz? Çünkü az sonra Fuller merkezli müthiş bir “organize yalan şöleni”ne tanıklık edeceksiniz. Öyle böyle değil! Ve böylesi dünya “Örgütler Tarihi”nde az görülür. Siyah poşetleriniz yanınızda olsun. “Madası” almayacaklar için lazım olacak.

OKURKEN SİZ UTANACAKSINIZ, AMA FETÖ’CÜLER UTANMAZ:
“FULLER DEMEDİ, FÜHRER DEDİ” YALANI!

Graham E. Fuller niye önemli? Çünkü Fuller, son 50 yılda aynen Thomas Michel gibi Gülen hareketinin uluslararası mahfillerdeki temsili noktasında “CEO”su. Fuller, bu anlatacağımız olay yaşanana kadar öyleydi en azından. Bu olayla Gülen, kendi altını oyan Dumanlı’yı ve onun “dost”u Fuller’i tasfiye etmiş oldu. Peki Fuller buna nasıl bir karşılık verdi? Son 2,5 yıldır özellikle ABD ve Kanada’dan başlayan ve eski gazetecilerle akademisyenlerin başını çektiği; Gülen ailesinin damadı Ahmet Kurucan’ın da zahiren çok kibar bir kapışma gibi gözüken ama aslında ölümcül bir kavgayı temsil eden “güvercin kavgası yaparak” destek olduğu yeni ayaklanmanın arka planda CEOluğunu yürütüyor da ondan. Nereden biliyoruz? Çünkü “emir subayı” Ali Halit Aslantürk ve bildiğimiz bazı çok önemli isimlerin açtığı “isyan bayrağı” bize öyle söylüyor. Peki Dumanlı nerede bu ayrışmada? Aynen Abdullah Gül’ün “DEVA partisiyle ilgisinin olmaması(!)” gibi bir tavır içinde. Hocasını şimdilik tenzih ediyor. Ancak tüm zemin de 10 yıl sonrasına göre onun için hazırlanıyor.

BİR İSTİFA VE O İSTİFANIN KODLARINI DEŞİFRENİN HİKAYESİ

Ekrem Dumanlı, 5 Ekim 2015’te ortada hiçbir gerekçe yokken; o gün yeni yayın ve kampanya dönemiyle ilgili coşku veren mesajlarla dolu haftalık tam sayfalık yazısı yayınlanmışken, birden istifa etmek zorunda kaldı. Yerine hemen Abdülhamit Bilici getirildi. Ne olmuştu da bir anda Dumanlı tasfiye edilivermişti? O dönem Zaman gazetesinde yazı işlerinde olduğum için herkes gibi bana da garip gelmişti bu şok ayrılış. Hemen ilk olarak Gülen’in son yayınlanan konuşmasında bir işaret olmalı diyerek o konuşmayı inceledim ve aradığımı buldum. Konuşmanın içinde hem de 3 kere Dumanlı’nın “abisi” Fuller’in adı geçiyordu. Dumanlı’dan da “eski safiyetini kaybetmiş” kişi olarak bahsediliyordu. Bu kadar da açık mesaj verilmezdi ki. Peki niye böyle olmuştu? Çünkü Gülen, Dumanlı ve Fuller’in özel ilişkisinden ve planından haberdar olmuş, bir hareketle bu planı bozmak istemişti. Tahşiye Operasyonu sonrası gözaltına alındıklarında Hidayet Karaca ve Dumanlı’ya Gülen’den avukatlar aracılığıyla “ifade vermeyin, mahkemeyi reddedin, gerekirse tutuklanın” emri gitmişti. Hidayet Karaca bunu uyguladı ve tutuklandı. Dumanlı ise kendisinin sızdırdığı o meşhur mahkeme görüntülerinde“Ben gazetecilik yaptım, başkaları ne yaptıysa gelsin onlar hesabını versin” demiş ve Gülen’i kızdırmıştı. Çünkü, zincirleme suçtan kendini sıyırmış, Gülen ve polisleri “satmış”tı. İzleyenler avukatların Gülen’in emrine göre nasıl “ifade vermeyin” diye yalvardığını gayet net görecekler. Ve bu ifadesi üzerine Hidayet Karaca tutuklanırken Dumanlı serbest bırakıldı. Dosyası o davadan ayrılıp tefrik edildi. Dumanlı, 7 Haziran 2015 seçimleri için milletvekili olarak “dokunulmazlık” koruması altına girmek istedi. MHP’den milletvekili olmayı düşünüyordu, ancak Bahçeli randevu bile vermedi. Bu kez CHP’nin yolunu tuttu. CHP’deki bylock’lu şakirt Fatih Gürsul’la medyaya da düşen yazışmaları yaptı, randevuyu aldı ve Kılıçdaroğlu ile görüştü. CHP’den milletvekili olacağı kesinleşmişti. Sadece Gülen’in onay vermesi yetecekti. Milletvekili aday listelerinin YSK’ya teslim edileceği 7 Mart 2015 akşamına kadar o onay bir türlü gelmedi Gülen’den. Ekrem Dumanlı halbuki her şeyi hazırlamıştı. Yanına Levent Kenez’i ve muhtemelen Abdullah Yavuz Altun’u da alacak Meclis’e transfer olacak, “zırh”a bürünecekti. Gülen’in vetosuyla çılgına döndü. İşte o “ifade”den ve “veto”dan beri zaten her şey şeker renkti Dumanlı ile Gülen arasında.

GÜLEN’DEN DUMANLI’YA: SÂFİYETİNİ KAYBETMİŞ

1 Ekim’de Herkül.org‘a, 2 Ekim 2015’te de youtube ortamına yüklenen videoda Gülen, tam 3 yerde “sâfiyetini kaybetmişlerden” bahsediyor ve onların yapmayı düşündüğü şeyi “Haccaclar, Firavunlar ve FULLERlerin bile” yapamayacağını anlatıyordu. Evet 3 yerde, Fuller ibaresi hem de kameraya bakarak telaffuz ediliyordu. Bu çok sıra dışı bir mesajdı ve Ekrem Dumanlı’ya dönüktü. Akademisyen Bülent Aras’ın ifadesine göre, Graham Fuller 2000’li yılların başında Gülen sonrası için 3’lü bir yönetim öngörüyordu: Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca ve Şifa Hastaneleri Grup Başkanı Mahmut Akdoğan. Aydoğan Vatandaş, Nuh Gönültaş ve Gökhan Bacık’ın yanında konuşan Bülent Aras’a göre Fuller Müslüman’dı, “Hizmet’ten”di ve “Hizmet’e zarar gelmemesi için” bunu gizliyordu. Hatta yazdığı bir kitabı yine “Hizmet”e zarar gelmemesi için yayınlamıyordu. O gün o kafede bu “hikâye”ye itiraz eden isim Mustafa Aydın’dı. Fuller’in Müslümanlığı da “Hizmet”ten olması da palavraydı, doğru olan tek şey, Gülen sonrası için plan yapıyor olabileceği idi. Gökhan Bacık’a yine twitter’dan bu konuyu sorduk, tasdik bekledik ancak yine “ölü numarası” ile karşılaştık.

Aynı soruyu Ekrem Dumanlı’ya da sorduk. Fuller, Zaman gazetesini ziyaret etmiş ve Dumanlı ile özel görüşme yapmış mıydı? (Evet yapmıştı.) “Gazeteciyim görüştüm” deme ihtimaline karşı Dumanlı’ya soruyoruz: “Gazeteci olarak görüştüysen ertesi gün haber ya da röportaj niçin çıkmadı?” Bu soruya yıllardır cevap verilemiyor.

FULLER’İN PLANINI GÜLEN DE DUYDU

Gülen’in o sohbetinde Fuller kelimesini 3 kez kullanmasının arka planı da bu iç kapışmaya dayanıyordu. Bunun üzerine Sabah gazetesinde çok detaylı bir analiz yayınlandı.

Analiz, Sabah’ta çalışan bir editör arkadaşımızın istifa olayını anlayamaması üzerine yaptığı bir rica sonrası yazıldı. O analiz, Dumanlı’nın Fuller’le Gülen sonrası liderlik için angajmanlara girdiği için bizzat Gülen tarafından tasfiye edildiğini ortaya koyuyordu. Sabah’taki analiz yayınlandığında Gülen ve mollaları panikledi. Kimsenin bunu anlamayacağını sanmışlardı. Tüm kodlar deşifre edilince şoke oldular ve panik yaşadılar. Bu tanımlamamızın boşa olmadığını, o şok ve panikle yaptıkları saçma-sapan hataları anlatan bu dosyamızda göreceksiniz. Hemen, Herkül.org sitesinden ve twitter’dan “Hocamız Fuller demedi. Zift medyası uyduruyor” diye karşı atağa geçtiler. Velvele ve gulgule ile ortada ap açık duran Gülen’in 3 kez Fuller dediği gerçeğini rezil olmak pahasına örtmeye çalıştılar ve bu gayret “sıvama ameliyesinden” başka da bir şeye yaramadı. Aynı aptallığı “Sitemizin adı Herkül değil Herkul bi kere!” derken de sergilemişlerdi. Bu meselede video ortadaydı ve Gülen tam 3 kez Fuller demişti. Herkül.org sitesi ve mollalar şunu deseydi, söyleyebileceğimiz hiçbir şey yoktu: “Hocamız zühul eseri Fuller demiştir. Bize de Führer demek istediğini yanlışlıkla böyle söylediğini ifade ettiler. Bilgilerinize” Bu kadarcık bir açıklama bizi ve herkesi tamamen boşa düşürürdü. Çünkü her insan sehven böyle bir hata yapabilirdi. Ancak öyle yapmadılar. Gülen’in 3 kez üstüne basa basa Fuller dediğini ispat eden video hemen o sayfanın başında dururken (bugün bile dururken!) hiç utanmadan sayfanın altına şu notu koydular:

“Not: Sohbette iki kere geçen Führer kelimesini ilk yayın esnasında yanlışlıkla Füller yazmışız. Zift medyası bunu fırsat bilip “Füller” üzerinden bir senaryo yazmış ve tezvirat neşretmiş. Doğrusu Füller değil Hitler’e işaret eden Führer kelimesidir. Arz ederiz.”

Yani Gülen’in aslında videoda Führer dediğini, kendilerinin konuşmayı siteye metin olarak aktarırken yanlışlıkla Fuller diye yazdıklarını söylediler! (Ama video yukarıda duruyor şakirt! Yukarı baksana, açıp izlesene şakirt! Gözünün içine baka baka seni ebleh yerine koyuyorlar şakirt!)

Peki Herkül.org sitesinin bu yazılı YALANI sonrası her şey bitti mi? Bitmedi tabii ki. Eğer bu acayip yalanla bile narkoz etkisi altına girmemiş şakirt kaldıysa diye FETÖ medyasının tanınan isimleri devreye girdi. Biz ikisinden örnek verelim: Birinci isim Ali Kalkancı operasyonunda yer alan, Kalkancı’nın sohbetlerine uzun süre giden, gazeteden de adam götüren Mahmut Nedim Hazar. Hazar, “Cidden çıktı mı böyle bir haber? Nirvana bu bence” diye akılları durduran bir kibirle hocasının Fuller demediğini, diyenlerin de “yalanda nirvanaya ulaştığı” YALANINI yazdı. Yazabildi. Halbuki, yalanda ve zırvada “zırvana”ya ulaşan hocası ve kendisiydi. Mullholland Çıkmazı filmindeki kâbus sürüyordu. Peşinden hemen Levent Kenez devreye girdi. “F. Gülen’in sohbetinde Führer yerine Füller yazılmış. Sabah da senaryoyu döşemiş Halbuki Führer kim iyi bilirler” deyip gülmekten gözyaşları döken emoji ekliyordu. İşte gerçekten zırvana bu olmalıydı.

Mahmut Nedim Hazar ve Levent Kenez ve Herkül.org sitesi, olayı şaşkınlıkla izleyen “şakirt”leri resmen aptal yerine koyarak açık açık Gülen’in Führer dediğini, sitenin editörlerinin yanlışlıkla Fuller yazdığını, sonra da düzelttiklerini yazıyordu!!! Bu tam David Lynch’in psikolojik gerilim ve kara film türündeki eserlerini anlatıyordu. Bu kez Mulholland’da değil Pensilvanya Çıkmazı filmindeydik ve aynı “sapkın”lık bu yeni filmde de vardı. Yalanın ve göz boyamacılığın boyutunu görmek için ilgili videoları buraya ekleyelim ve firari “şakirt”leri hipnozdan uyandırıcı olması niyetiyle “kezzâb” hocalarının videosunun linkini koyalım.

İŞTE GÜLEN’İN FULLER DEDİĞİ CÜMLELER

Fetullah Gülen, “Sevgi iksiri ve imanın tadı” başlıklı 485. Nağme’sinde https://www.youtube.com/watch?v=Z4X8KxdqAVU&t=1045s “tam 3 kere, evet 3 kere Fuller’den bahsetmişti.

Fuller-1

Gülen’in birinci Fuller deyişi: videonun 00.52nci saniye ve sonrasında:

“Cehaletin de derekeleri vardır: İnsanın bir şey bilmemesi “basit cehalet”; bilmediğini de bilmemesi, “muzaaf cehalet”; bilmediğini bilmemekle beraber kendini çok iyi biliyor zannetmesi ise “mük’ap cehalet”tir. Mük’ap; üç buudlu, üç derinlikli demektir ve böyle bir cehaletin izâlesi neredeyse imkânsızdır. O, insanı değişik hezeyanlara sevk eder; bazen tiranlaştırır, bazen Yezidleştirir, bazen Haccaclaştırır, bazen Füllerleştirir; doğrunun dışında her yolda gezdirir.”

Gülen’in 2. kez Fuller dediği yer Dakika: 08.01 sonrası:

“Gönüllere samimiyet, hal ve temsil ile işlenen şeyleri söküp atacak klorak henüz yaratılmamıştır. Haccaclar da sökemez, Yezidler de sökemez, Fullerler de sökemez.”

Fuller-3

Gülen’in 3. kez Fuller dediği bölüm Dakika: 16.46 sonrası:

“Bunlara da modern Haccac’lar denir, modern Yezid’ler denir, modern Napolyonlar denir, modern Fullerler denir”

EN KOMİĞİ: YOUTUBE’DAKİ “FULLER”İ SİLMEYİ UNUTTULAR!

Herkül sitesi ne demişti? “Zift medyası uyduruyor” demişti değil mi? Peki yine “Herkül” sitesinin “resmi” youtube kanalında Fuller kelimesinin 2 Ekim 2015’te yüklendiği şekilde “aynen” durduğunu söylesek, bu “süper zeka” editörlerin kendi kendilerini de “zift medyası” olarak tanımladığını eklesek..

İşte videonun linki:

(Silinmeden bak, time code’lara göre kontrol et ve bu dehşet yalan organizasyonunu gözlerinle gör ey “şakirt”!)