ilgazzorlu_sabatay_gercekhayat_israil_donme_manset_1

“EVET BEN SELANİKLİYİM” KİTABIYLA BİR DÖNEM FIRTINALAR KOPARAN ILGAZ ZORLU, UZUN SÜREN SESSİZLİĞİNİ BOZDU

DOSYATV.COM

“Evet Ben Selanikliyim” adlı kitabıyla 1998 yılında Türk siyasetinde fırtınalar estiren ve Kemal Derviş-İsmail Cem İpekçi ekibinin Çankaya planlarını verdiği röportajlarla bozan Ilgaz Zorlu, yıllar süren sessizliğine Gerçek Hayat’a yazdığı bir yazıyla son verdi. O dönem hakkında 16 ayrı dava açılan ve birçoğu için tazminat ödemek zorunda kalan Zorlu, uzun yıllar boyunca işsiz kalmıştı. Zorlu, uzun süren mücadelesi sonucunda Türkiye Yahudi Cemaati’nin kabul etmemesine rağmen mahkeme kararıyla Yahudiliğe dönmüş ve bu karar cemaat yönetimi tarafından kabul edilmek zorunda kalmıştı. Zvi-Geyik Yayınları adıyla yayınevi de kuran Zorlu, mahkemeler yüzünden yayınevini kapatmıştı.

Ilgaz Zorlu, haftalık haber dergisi Gerçek Hayat‘taki yazısında İsrail’deki “Ultra Ortodoks” yani “aşırı dindar” olarak tarif edilen Haredi cemaatini yazdı. İsrail devletini meşru olarak kabul etmeyen ve yıkılması için her gün dua eden bu özel gruba karşı Siyonist rejim baskıcı ve yok sayıcı bir politika izliyor. Siyonizmin “din” kaynaklı bir proje olmadığını vurgulayan Zorlu, bir çok siyonist önderin Yahudilik dinine inanmadığını hatta İsrail devletinin fikir babası Theodor Herzl’in farz olmasına rağmen sünnet bile olmadığını yazdı. İsrail’i katı laik anlayışlı Aşkenazların yönettiğini vurgulayan Ilgaz Zorlu, geride kalan yahudi topluluklarının Hindistan’daki kast sisteminde olduğu gibi devlet yönetimine asla sokulmadığını ifade etti. İşte Ilgaz Zorlu’nun Gerçek Hayat dergisindeki yazısı:

***

İSRAİL’DE DİNDAR YAHUDİ OLMAK

ILGAZ ZORLU

İsrail de yaşayan aşırı dindar (Ultra Ortodoks ya da Haredi) Yahudiler hakkında; internet ortamında yapacağınız bir araştırmada şu alt başlıklarla karşılaşırsınız:

“Polis ultra Ortodoks Yahudileri dövdü”, “Polis 28 zorunlu Ortodoks Yahudi’yi askere alınma karşıtı protestoda tutukladı”

Eğer yukarıda yer verdiğim bu başlıklara konu olan yer, bir Müslüman ülke olsaydı, belki eleştirilere konu olur, o ülkenin halkı antisemit ve İsrail düşmanı olarak gösterilir ve günlerce dünya basınında ağır bir karalama kampanyasına maruz kalırdı.

Ne gariptir, Yahudi aydınlanmasının en büyük merkezi olan Müslüman İspanya’da ya da Babil de, Şam veya Kahire gibi hiçbir İslam kentinde, İran’da ya Müslüman bir Türki cumhuriyette, tarihte kayıtlara geçmiş bu yazıya konu olan, böyle bir haberin böylesine acı bir vakanın kaydı yoktur.

Bu yazının konusu olan; polis ve asker şiddetine uğrayan aşırı dindar Yahudilerin başına gelenler; kendisinin bir Yahudi Devleti olduğunu iddia eden İsrail’de olmaktadır. Dünya Yahudilerinin meşru temsilcisi olduğunu söyleyen Siyonist devletin, bu ülkede yaşayan aşırı dindar Yahudilere karşı yürüttüğü acımasız ve ayrımcı uygulamalar bu yazıda ele alınacaktır. Bu satırları yazmaktan utanç duyuyorum, ama tarihe bir kayıt düşülmesi için mutlaka yazılması gerektiğine inanıyorum.

İsrail 1948 yılında kurulduğunda, dünya üzerindeki bütün Yahudilerin temsilcisi olduğu şeklindeki bir iddiada bulunmuştur. Bu da dindar ya da dindar olmayan Yahudi kimliğine sahip insanların, bu devletin birer vatandaşı olması ilkesine dayanmaktaydı. (İsrail içinde doğmuş olan Araplar da Müslüman birer İsrail Devleti vatandaşıdırlar. Ama bu yazının konusunu teşkil etmiyorlar.)

Yahudilerin kutsal topraklara dönmesi fikri, Siyonist düşüncenin temel fikridir. Bu da, siyonizmi dinsel temelli bir hareket haline getirmektedir. Bu yapılırken, dini bir araç olarak kullanan Siyonist mekanizma; Yahudiliğin en temel inancı olan “Ancak Maşiah’ın gelmesi ile Kutsal İsrail Kurulacaktır” inancını hiçe saymış, dini tamamen kendi inandığı şekilde tanımlamıştır.

Oysa gerçekte İsrail devletinin kurucuları arasında yer alan ne Herzl (fikir babası), ne Ben Gurion ne Golda Meir birer dindar Yahudi değillerdi. Hatta Herzl’in, Yahudiliğin en önemli kuralı sayılan Brit Mila (sünnet) bile olmadığı rivayet edilmektedir. Öte yandan, Siyonist devletin kurulduğu andan itibaren, kendi vatandaşı olan yahudiler içinde bile bir ayrıma gittiği çok açıktır. Tıpkı Hindistan’da ki kast sistemi gibi; vatandaş olan yahudiler (lütfen dikkat Araplar ya da Müslümanlar değil) Aşkenazi (Avrupa kökenli), Sefaradi (Akdeniz kökenli) ve Mizrahi (Doğulu), Falaşa (Etopya Kökenli) olarak adlandırılmışlardır, kanunlar karşısında eşit gözükseler bile, günlük yaşamda, aynı ülkede farklı muameller görmektedirler. (Mizahi Yahudileri ve yaşadıkları sorunlar konusunda lütfen şu makaleye bakınız: MİZRAHİ YAHUDİLERİ VE İSRAİL’DEKİ SOSYOKÜLTÜREL DURUMLARI / Ravza Aydın Bu makale, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nün 2016 yılında ev sahipliğini yaptığı III. Ortadoğu’da Siyaset ve Toplum Kongresi’nde sunulan “Mizrahi Yahudileri ve İsrail’deki Sosyokültürel Konumları” başlıklı tebliğden üretilmiştir)

Örneğin İsrail’de ki on Cumhurbaşkanı içerisinde sadece tek bir Sefarad kökenli Cumhurbaşkanı olmuştur (Mizrahi ya da Etiyopyalı bir Cumhurbaşkanı ya da başbakan yoktur): 5. Cumhurbaşkanı olan Yitzhak Navon. Bugüne kadar İsrail politikasında ve devleti içinde yer almış hiçbir önemli Sefarad bakan olmamıştır (Tek istisna eski Dışişleri bakanı David Levy dir) .

Eğer İsrail bir dini devlet ise, o zaman hakikaten ve içtenlikle dini kuralların, devlet yaşamında göstermelik olarak değil, katı bir biçimde uygulanması gerekirdi. Oysa Siyonizm bir dini kökenli hareket değildir, İsrail Devleti ise asla Yahudi dinine dayalı bir devlet kabul edilemez. İsrail, görüntüde dindar olsa bile, tamamen sert katı laik düşünceleri savunan bir devlettir.

Sağcı Likud partisinde Manhigut Yehudit [Yahudi Liderlik] fraksiyonu başkanı Moshe Feiglin’in “İsrail’in dini zorlamadan ziyade laik baskıdan daha fazla acı çektiğini gösteriyor…” şeklindeki ifadesi bu iddiamın bir kanıtıdır.

Aynı kaynakta yer alan bir başka düşünce de ise: Jerusalem Post’tan Natan Slifkin şunu söylemektedir; “Birçok laik Yahudi, tüm Haredimin, hatta tüm dindar Yahudilerin aşırılık yanlıları ile aynı zihniyete sahip olduğu gibi saçma bir inanca sahip…”

Görüldüğü gibi Haredi ya dindar Yahudiler İsrail içinde büyük bir baskı altındadır. Ben bizzat şahid olduğum acı bir olayı anlatmak isterim. 1990 lı yıllarda laik halka mensup kişiler, cumartesi günü (Şabat yasakları nedeni ile hiçbir işin yapılamayacağı dini emrine istinaden) özellikle Haredi mahallelerine arabaları ile ile giderek, kendi dinlerine mensup bu insanlarla alay etmekte ve onları bir karşılık vermeleri konusunda kışkırtmakta idi.

Yahudi dini inancının kalbi olan Kudüs’te yaşayan dindar yahudilerin mahallesi Mea Shearim acaba nerdedir? Laik yahudileirn yaşadıkları bir bölgede midi? Buna belki de inanması çok zor, ironik bir cevap vereceğim; Haredi dediğimiz bu aşırı dindar Yahudilerin, yaşadığı mahalle Kudüs’deki Arapların ağırlıklı olarak yaşadığı bölgenin içindedir. Hatta bazı hahamlar, İsrail yönetimi altında yaşamak yerine, Arap yönetimi altında yaşamak istemişlerdir.

Harediler nasıl bir hayat yaşamak istiyorlar? Lütfen bu satırları iyi okuyun!

“Yaşam, Yahudi hukukuna, duasına ve Yahudi dini metinlerinin incelenmesine sıkı sıkıya bağlı kalmak etrafında döner. Elbiseli gelenekler arasında siyah fraklar ve erkekler için siyah şapkalar (ait oldukları dini alt gruba bağlı olarak başka giysi stilleri olmasına rağmen) ve kadınlar için uzun kollu, mütevazı kıyafetler bulunmaktadır. Bazı Hasidik gruplarda, kadınlar yaz aylarında bile yıl boyunca kalın siyah çorap giyerler. Evli kadınlar peruklardan eşarplara ve snoodslara kadar çeşitli saç kaplamaları giyerler. Erkeklerin sakalı var ve birçoğu peyot adı verilen uzun yan örgüler yetiştiriyor. Birçok sakin günlük yaşamlarında Yidişce konuşuyor ve İbranice’yi sadece ibadet ve dini çalışmalar için kullanıyor, çünkü İbranice’nin sadece dini amaçlar için kullanılacak kutsal bir dil olduğuna inanıyorlar.”

Kaşrut sertifikasını denetleyen (helal gıdanın yahudi dinindeki karşılığı) ve bir Yahudi dini mahkemesi işleten Edah HaChareidis’in merkezi Mea Shearim’in batı ucunda bulunuyor. Mea Shearim, Neturei Karta hareketinin her iki tarafının yanı sıra serpildikleri hareketin, “Perusim” olarak da bilinen orijinal Perushim topluluğunun soyundan gelenlerin kalesidir. Bazı sakinler Arap yönetimi altında yaşamak istemişlerdir. (The Jerusalem Quarterly, Issues 17-20. Middle East Institute. 1981. p. 58) Öte yandan tarikatın liderleri geçtiğimiz günlerde ‘Siyonist rejime bağlı olmaksızın Arap bölgelerindeki özerklik yasalarını da (Me’a Shearim) uygulanacak’ çağrısında bulunan bir bildiri yayınladılar.

Litvish / Yeshivish Jewry’nin önde gelen üyesi merhum Rabbi Yosef Şalom Eliashiv evini burada yapmıştır.

Bugün, yapılan tüm Siyonist kara propagandaya rağmen, ne yazık ki İsrail toplumu eşitlikçi bir toplum olmaktan çok uzaktır. Özellikle Yahudi dininin en katı uygulayıcısı olan Ultra Ortodoks inanca sahip olanlar, Mizrahi adı verilen Doğulular (Bkz: Ravza Aydın makalesi), Arap kökenli Yahudiler ve tabii ki Yahudiliklerinden asla kuşku duyulamayacak olan fakir ve gururlu Falaşa Yahudileri ne yazık ki Siyonist rejimin en çok zarar verdiği Yahudi gruplarıdır.

Siyonizm asla dini bir hareket değildir, genel olarak Siyonistler dindar değildir, dindar olduğunu söyleyen bir Siyonist, Mesih’in gelişinden önce kurulan bir İsrail devletini, bir din devleti olarak kabul etmekle çok büyük bir hata etmektedir (Son yargı daima Rabb’e mahsustur). İsrail tıpkı dünyadaki diğer kapitalist ülkeler gibi vahşi kapitalizme inanan bir devlettir.

Lütfen şu sorunun cevabını arayalım; nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan hangi ülkede polis dindar yahudilere karşı bu kadara acımasız ve şiddet içinde yaklaşmaktadır?

İran parlamentosunda hala Yahudi milletvekilleri bulunmaktadır. Lütfen; israil ile ilgili bir yargıda bulunurken, laik Siyonistlerle dindar Yahudiler arasındaki farkı görmeden geçmeyelim.

Bu yazıyı noktalarken Tanah’taki (Yahudi Kutsal Kitabı) şu ayetleri yazmak isterim:

EYÜP 11/ 20 Fakat kötülerin gözleri sönecek

Ve kaçacak yerleri yok olacak

Ve onların ümidi son soluğu vermek olacaktır

Bir dönem Zvi-Geyik Yayınları ile yayıncılık da yapan Ilgaz Zorlu’nun ailesinde önemli sahaflar bulunuyor. Dedesi Cemil Zorlu, Sahaflar Şeyhi merhum Muzaffer Ozak’ın Beyazıt Sahaflar Çarşısı’ndan arkadaşı. Amcası Mehmet Emin Zorlu ise 1985’e kadar devam ettirebilmiş baba mesleğini. Çocukluğu Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nda geçen Ilgaz Zorlu’yu İstanbul’lun eski sahafları yakından tanıyor. Baba tarafı Erzurumlu olan Zorlu’nun anne tarafı ise Selanik mübadili. Anne tarafından dedesi Şemsi Efendi (Şimon Zvi) ise Mustafa Kemal’in Selanik’teki ilk öğretmeni.