ermeni_soykirim_manset_hrant_dink_mahcupyan_

ERMENİ TEHCİRİNİN ARDINDAKİ ALMAN SİYONİZMİ VE SABETAYLAR! HRANT DİNK VE MAHÇUPYAN’DAN TARİHİ TESPİTLER

“GREGORYENLER DESTEK OLMADI, ERMENİ İSYANLARINI PAKRADUNİLER ÇIKARDI”

MUSTAFA AYDIN

DOSYATV / ÖZEL

3 Nisan 2006 tarihli Aksiyon dergisinde yayınlanan “Ermenileri yöneten Yahudiler: Pakraduniler” dosyası için beyanat veren Levon Panos Dabağyan, çok önemli ifşaatlarda bulunmuştu. Ermeni araştırmacı-yazar ve gazeteci Dabağyan, Ermeni isyanlarını çıkaranların Pakraduniler, yani Ermenice konuşan kripto Yahudiler olduğunu ifşa etmişti.

DABAĞYAN: PAKRADUNİLER, 1862 VE 1895’TE DE DENEDİ, GREGORYEN ERMENİLER DESTEK OLMADI

Fransız Mareşali Horace Sebastiani, Türkiye Ermenileriyle ilgili 1814 tarihli raporunda Ermenileri normal Ermeniler ve “Rafiziyyun/Rafiziler” olarak ikiye ayırıyor. Dabağyan “Osmanlı İmparatorluğunda Şer Akımlar” kitabında bu raporu değerlendirirken, Fransızların Türkiye’deki etnik yapıya daha 1800’lü yılların başında bile ne kadar hâkim olduklarının anlaşıldığını ifade ederek şöyle tepki veriyor:

Dabağyan:

“Selçuklular devrinde, Alparslan’ın saflarına geçerek, Bizans’a karşı savaşan ve sonradan İslam dinini kabul eden Ermenilerin büyük bir kısmı, bilâhare ‘Alevi Mezhebi’ne geçmiş ve öyle kalmışlardır. (…) Demek ki, Mareşal Horace Sebastiani, Fransa’nın Türkiye üzerinde taşıdığı gizli emellerin tahakkuk sahasına aktarılacağı zaman, Osmanlı topraklarında yaşayan bilumum unsurlardan istifade edebilmek için Anadolu topraklarında yaşayanları da iyiden iyiye tetkik etmiş veya ettirmiş!”

Dabağyan, Ermeni meselesinin can damarını teşkil eden “1. Zeytun İsyanı’nın” arkasında Fransa ve Vatikan’ın bulunduğunu, isyanın düzenleyicilerinin Pakraduniler olduğunu söylüyor. Dabağyan, Zeytunluların kökeniyle ilgili olarak şu yorumu yapıyor:

“Ani Beldesi’nin Bizanslılara geçmesinden ve Bizanslıların Ermeni katliamından sonra, Anadolu’nun muhtelif bölgelerine dağılan ‘Pakraduni Hanedanı’ mensupları Haçin ve Zeytun havalisine yerleşmişlerdi. Dolayısıyla (Fransa’nın gönderdiği Katolik Ermeni) maceracı Leon, Ermenileri isyana teşvik için gerçekten en münasip bölgeleri seçmiş demekti. Zira, Pakraduni Hanedanı, zaten birtakım entrikalara müsait ve gayri Ermeni bir unsur idi.”

Türkiye Ermenisi Levon Panos Dabağyan, 1862 ve 1895’te iki kez denenen Ermeni isyanlarının Türkiye’ye sadık Gregoryen Ermenilerin destek vermemesi üzerine akámete uğradığını kaydediyor. Dabağyan, Pakradunilerin bugün bile var olduğunu belirtiyor:

“Hâlâ varlar tabii; ama sayıları ne kadar, organizeler mi bilemem. Sanmıyorum. Ancak, bizde birine ‘Pakraduni!’ dedin mi, bu hakaret için kullanılırdı. Çocukken birine kızdığımızda, ‘Pakradunisin ulan sen!’ derdik. Onların ırklarından gelen bir zekâları, müztehzi bir bakışları, hesapçı, işini bilir bir yapıları vardır. Tarım ve zenaattan çok hep ticaretle, para/finans işleriyle uğraşmışlardır.” 

 

HRANT DİNK: TEHCİR’İN ARKASINDA SİYONİST LOBİ VAR

1915 Ermeni Tehciri ve ardından yaşanan olaylarda Alman ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içindeki siyonist lobiyi ifşa eden Hrant Dink, FETÖ’nün istihbaratçı polis ve jandarma ekiplerinin dahil olduğu bir operasyon sonucu haince katledildi. Hrant Dink, bu ifşası yüzünden “antisemitist” gazeteci olarak siyonist yazarlar tarafından eleştirilmiş ve hedefe konmuştu.

İşte “Asala-Aslında Ne Oldu?” kitabında yer alan Hrant Dink’in konuyla ilgili görüşleri:

– Ermenilerin başına gelenlerden 1. Dereceden Türküleri mi sorumlu tutmak lazım

Hrant Dink: Şunu çok net söyleyebilirim ben buna Almanları muhakkak katarım, Rusları kesinlikle katarım ve Amerika’yı kesinlikle katarım. Bütün bunların Hakikaten o zaman yani bir fil gibi etrafı yıkıp geçen o yöntemlerinin çok etkili bir payının olduğunu düşünüyorum. Hatta bana sorarsanız baş sorumluydular da derim. Bu açıdan ama tabii bunun içerisinde Türkler demeyelim o zaman Osmanlı’nın ve İttihat Terakki yönetiminin çok net olarak içindeki bu lider kadrolarının o gün artık kafalarında oluşturdukları hakikaten buna ilişkin destek de buldukları politikayı hayata geçirmeleri de özellikle Almanların ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun çok büyük rolü olduğunu biliyorum. Bugün açık belgeleri incelersek ben çok belgelere giden bir insan değilim ama eğer gitmek isteyenler varsa belgelere baktığınızda her şeyi görebiliyorsunuz çok net olarak. Örneğin Abdülhamid reform sözü veriyor Ermenilerle ilgili. Bunları yapmak için birtakım çabalar içerisine bazen giriyor ya da girmiyor ama girmemesini bir bakıyorsunuz Almanların ya da Avusturya’nın etkisi çok büyük. Bu reformları uygulamaya gerek yok diyorlar mesela. Oysa Belki o reformlar uygulansa bu kapışma o noktalara varmayacaktı. Ya da İngilizler ya da Fransızlar böyle bu topraklara üstten bakan bir bakışla dayatmacı bir bakışla bir tür hamilik rolüne soyunarak burada yaşayan bir takım Hıristiyan kesimlerin hayatı ile oynayamayacaklardı. Ben bunu Avrupalılara gittiğim zaman kendi yüzlerine tekrar ediyorum ve onlara çekinmeden, ‘Siz geçmişte kadim iki halkın bir arada yaşayan iki halkın ilişkilerini tükettiniz’ diyorum.”

Soru: Bir diğer analizde Alman ordusunun o dönemde arkasında Yahudi sermayesi oldu Ne diyorsunuz?

Hrant Dink: Çok başka bir tez değil bu çok başka bir tez değil. Bunun üzerine ben de daha önce birkaç kere yazdım. Buna Bağdat Demiryolu Hattı’nı da ekleyebilirsiniz. Sonuçta size Ermeni kaynaklarından ya da Ermenilerin tarihi içselleştirmesinden hareketle bir şey söyleyeyim: Yalnız bu tarihe ilişkin konuşmamızı bir tür antisemitizm olarak da değerlendirmeye çıkanlar olabilir; ama peşinen onlara da şunu söyleyeyim ki bu haksızlık olur. Ama tarihe baktığımız zaman bugün Ermenilerin içselleştirdiği tarihe baktığımız zaman da hakikaten bir Alman  gücünün ittihatçıların arkasında olduğu ve Alman militer gücünün arkasında da Almanya’daki Yahudi sermayesinin var olduğu dile getirilir. Bu araştırma konusudur. Bu konuda varsa belgeler bilgiler ortaya çıkacaktır. Sonuçta Alman arşivleri bunun en önemli tanıkları olacaktır. Ve Almanlar da zaten artık başladılar kendi tarihlerini bu açıdan sorgulamaya. İleride çok daha net şeyler ortaya çıkacak. Ben Sabetaycılık gibi şeylerin de içine çok girmek istemiyorum. Çünkü evet bahsettiğiniz İttihat-Terakki liderlerinin birkaçının Dr. Nazım gibi falan onların Sabetay Sevi Yahudilikten dönme Müslüman Yahudiler olduğunu söyleyen görüşler de var. Ben bunu Yahudilerin Ermenilere düşman olduğu şeklinde bir algılama ile burada anlatmıyorum. Evet bu tür şeyler de var. Fark etmez. İttihat Terakki içinde belki bir Ermeni de olabilirdi yani insan kendi icazetini kaybediyorsa bundan sonra onun kim olduğu çok önemli değil zaten. Ama tarihe ilişkin bir şey daha size aktarabilirim. O da şu biliyorsunuz bir saray olgusu vardı ve saraya ekonomik olarak hakim olma meselesi de esasında o dönem Osmanlı içerisinde yaşayan Ermeniler ile Yahudiler arasında önemli bir yarışma idi. Öyle ki kimi zaman Yahudiler sarayın ekonomisine ekonomik döner sermayesine bir tür sahip olabiliyordu. Bazen Ermenilere kızardı padişah Abdülhamid, yayınlardı fetva:  İşte, “Bundan sonra Osmanlı devlet ihalelerine Ermeniler giremiyor” gibi bir şeyler. Böyle Ermenilerle Yahudiler arasında sarayın döner sermayesine hâkim olma ticarete hâkim olma gibi bir dipten giden bir yarışın olduğu da bir vaka. Ekonomistler bunu ortaya çıkarırlar ama bu vakanın bu olan biteni ne kadar etkilediği ya da etkilemediği doğrusu benim işim değil. Ama Ermeniler şöyle bir şey söylerler Onu açık yüreklilikle söyleyeyim: Aslında bizim başımıza gelenler de Yahudilerin de parmağı vardı diye bir cümleyi kullanırlar bunu da burada ifade ifade ediyorum.

 

RIFAT BALİ, ERMENİ TEHCİRİNİN ARDINDA SİYONİSTLERİN DE OLDUĞUNU
İFADE EDEN HRANT DİNK’İ KİTABINDA HEDEF GÖSTERMİŞTİ

Türkiye Yahudi cemaatinden araştırmacı-yazar Rıfat Bali, müteveffa Hrant Dink’i, Ermeni tehcirinin ardında Sabetaylar ve Siyonistlerin de olduğunu ifade ettiği için 2001 yılında yayınlanan “Musa’nın Evlatları, Cumhuriyet’in Yurttaşları” kitabında şu şekilde hedef göstermişti:

ETYEN MAHÇUPYAN:

ERMENİ TEHCİRİ’NDEN YAHUDİLER VE SABETAYLAR “İYİ ÇOCUK” TAVRIYLA
MENFAAT SAĞLADI ANCAK ONLAR DA DAHA SONRA KENARA İTİLDİ

Yazar Etyen Mahçupyan, Aydoğan Vatandaş’ın daha sonra kitaplaşan İstanbul TV’deki ASALA belgeseline konuştu. Tuncay Özkan’a satılarak Kanaltürk adını alan İBB ve dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna himayesinde yayın yapan İstanbul TV’de yayınlanan belgesel, “ASALA Operasyonları. Aslında ne oldu?” adıyla kitaplaştırıldı. (Alfa Yay. 2005) Kitabın 120 ve 123’üncü sayfalarında Etyen Mahçupyan’ın Ermeni Tehcirinde Sabataycılar ve Yahudilerin etkisiyle ilgili bir soruya şu cevabı vermişti:

MAHÇUPYAN: Tabii ortada çok apaçık olan şöyle bir durum var 1914’te Osmanlı’nın Genelkurmay Başkanı bir Alman ve onun yanında bir sürü Alman çalışıyor. Teşkilat-ı Mahsusa’nın içinde bir sürü Alman subay var vesaire. Dolayısıyla çok apaçık bir etkileşim olduğunu görüyorsunuz fakat Alman tarihçilerin şu ana kadar geldiği noktada şöyle bir şey var: Türkiye’deki Osmanlı içindeki hiçbir cemaatin çok da öyle kendi başına makbul bir cemaat olmadığını şu anda anlıyoruz. Ama o dönemin tarihine girdiğimiz zaman şunu söyleyebiliriz: O dönemin Ermeni aydınları bizim şu anda güvendiğimizden daha fazla güvenmişler Fransızlara, İngilizlere, Ruslara. Ve çok haklı çıkmamışlar. (“ASALA Operasyonları. Aslında ne oldu?” shf: 120)

***

SORU- Soner Yalçın’ın Efendi kitabında Talatpaşa Sabetaycı olarak tanımlanıyor veya şöyle bir tez geliştiriliyor Ermeniler zaten Türk toplumu içerisinde ticareti elinde tutan bir kesimde onlardan boş olan bu alanı Sabetaycılar doldurdu yani böyle bir ima var?

MAHÇUPYAN: Şimdi burada neden-sonuç ilişkisi kurmak son derece tehlikeli ama var olan durumdan nasıl yararlanıldığı bunu nasıl değerlendirildiğine baktığımız zaman sırf Sabetaycılar için değil Yahudi cemaati için genel olarak tabii ki o boşluktan yararlandıklarını söylemek mümkün daha sonraki tarihsel malzemeye baktığımız zaman Yahudi cemaatinin çoğu zaman iyi çocuk rolünde davrandığını ve iyi çocuk rolünde davranmakla da kendine bazı imkanlar sağladığını biliyoruz. Sabetaycılık Yahudi cemaati ilişkilerinin ille de bir kırılma ilişkisi olmayabileceğini geçişlilik taşıdığını da var sayabiliriz. Aynı şekilde Selanik bağlantısı yoluyla işte İttihatçıların da bir geçişlilik taşıdığını söyleyebiliriz. Ama buradan çıkarak bir neden sonuç ilişkisi kurmanın son derece sorunlu olduğunu düşünüyorum ben.” (“ASALA Operasyonları. Aslında ne oldu?” shf: 120)

Mahçupyan, ancak bu kadar söyleyebiliyordu.

 

KİM BU ERMENİ İSYANLARININ ARKASINDAKİ PAKRADUNİLER? – DosyaTV.com (dosyatv.com.tr)