rahsan_sevket_eygi_rashel_sabatay_donme_manset_2

TARİHİ BİR YAZI: ŞEVKET EYGİ’DEN RAHŞAN ECEVİT’E MADAM’A AÇIK MEKTUP!

DOSYATV /  ÖZEL HABER

Rahşan Ecevit, için hayattayken çok şey yazıldı-çizildi. Bilderberg’e katılan ilk kadın olması, CHP’nin “Milli Şef”i Mustafa İsmet İnönü’yü kendi partisinden kahrederek istifa ettirecek şekilde tahtından indirmesi ilk akla gelenler oldu. Ancak merhum Mehmed Şevket Eygi’nin, Rahşan Ecevit’in “kılıcı keserken” yazdığı ve kendisine ağır ceza davaları olarak dönen bir yazısı var ki mutlaka okunması gerekiyor? Eygi, Rahşan Ecevit’e, “özel” bir mektup göndererek İslami kesimi parya olarak görmemesi, İsrail’e ve Siyonist Yahudilere ses çıkarmadığı gibi Müslümanlara da aynı saygıyı göstermesi gerektiği çağrısında bulunuyordu.

***

“MADAM”A AÇIK MEKTUP

Mehmed Şevket Eygi

Vahim olan husus sizin Sabataycılığınız değildir. Vahim olan, sizin “militan bir Sabataycı” olarak hareket etmenizdir.

Medeniliği, demokrasiyi, çağdaşlığı tekelinize alıyor ve bu memleketin çoğunluğunu teşkil eden on milyonlarca Müslümanı sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, parya, zenci olarak görüyorsunuz.

Biz çok iyi biliyoruz ki, sizin de bir şeriatınız vardır. Asıl kimliğiniz Yahudiliktir. Sizin şeriatınız kutsal, Müslümanların Şeriat’ı kahrolsun… Böyle demokratlık, böyle medenilik, böyle adalet olur mu?

İsrail’e toz kondurmuyorsunuz. Orada laiklik yok. Din ve devlet içiçe. Kudüs’te, sofu Ortodoks Yahudilerin oturduğu mahallelere sefer yapan otobüslerde erkeklerle kadınların yerleri ayrılmış. Böyle bir şey İsrail için gericilik olmuyor, laikliğe aykırı olmuyor ama Türkiye’de muhafazakâr Müslümanlar, “Toplu nakil vasıtalarında erkeklerle kadınların yerleri ayrılsın” deseler kıyamet kopartıyorsunuz.

Listeler hazırlamış ve ilk fırsatta binlerce dindar ve inançlı vali, kaymakam, polis âmiri, öğretmen, hakim, savcı memuriyetlerinden atılacak. Bahane de şu: Bunlar gericidir, bunlar laik rejim için tehlike teşkil ediyor.

Kıyımcılar cesur değiller. Cesur olsalardı, gerici, mürteci yerine cesaretle Müslüman, dindar derlerdi. Korkuyorlar…

Kimmiş bu gericiler?.. Namaz kılıyorlar, Ramazan’da oruç tutuyorlar, şer’î hükümlere bağlılar, bazısının eşleri başörtülü… Bunlar gericilik değil, Müslümanlıktır.

Korumak için uğraşıp durduğunuz sistemin bittiğini hâlâ anlamıyorsunuz. Siz Türkiye’yi seviyorsanız, rejimi değil devleti korumak ve kurtarmak için çalışırdınız.

Türkiye’yi; devleti, milleti, vatanı kurtarmanın birinci şartı bozuk düzeni değiştirmektir. Bu düzenle, bu sistemle devletin, ülkenin ayakta kalması artık mümkün değildir.

Müslümanlar demokrasiden yararlanamazlarmış, çünkü demokratik yollarla iktidara gelirlerse ilk önce demokrasiyi yok ederlermiş… Bu iddia bir hezeyandan ve safsatadan ibarettir. Müslümanlar demokrasiyi bir din gibi, bir put gibi benimsemezler ama İslam ile demokrasi pek âlâ bağdaşabilir.

Laiklik olmadan demokrasi olmazmış. Bu da başka bir hezeyan ve yalan. İngiltere laik değil, orada hükümdar aynı zamanda millî Anglikan kilisesinin de başıdır ve demokrasinin mükemmeli oradadır. İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda krallıklarında din-devlet birliği vardır ve o ülkeler son derece demokrattır.

Türkiye’de laiklik tehlikedeymiş… Bu da ayrı bir hezeyandır. Bu ülkede laiklik yok ki, tehlikeye düşsün.

Bu ülkede elbette kendi halinde, etliye sütlüye karışmayan Sabataycılar olabilir, onlara bir şey dediğim yoktur. Lakin militan Sabataycılar beni tedirgin ediyor. Birkaç on bin kişilik küçük bir azınlık ülkeyi altüst ediyor. Sermayeleri yalan: Demokrasi tehlikede… Yalan! Laiklik elden gidiyor… Yalan! İslâm ile demokrasi bağdaşmaz… Yalan!

Ben bir Müslüman olarak hafta tatilinin cuma günü olmasını istesem hemen gerici damgasını yerim. Peki İsrail’de hafta tatili niçin pazar değil de cumartesi? Çünkü Yahudilerin kutsal günü cumartesidir. İsrail ve Yahudiler için gericilik olmayan bir şey bir Müslüman için niçin oluyor?

Yahudi, başına kendi kutsal takkesini (kippa) giyiyor, bu irtica olmuyor ama Müslüman takke, fes, sarık giyerse gericilik oluyor.

Biri Yahudileri tenkit edince antisemit oluyor, öteki Müslümanlara sövüp sayınca uygar ve çağdaş oluyor.

Sayın Madam! Siz gerçekten medenî, çağdaş, geniş düşünceli, toleranslı bir aydın iseniz, temel hakları çiğnenen Müslümanların yardımına koşmanız gerekir. Tam aksini yapıyorsunuz.

Başlarını örttükleri için zulme ve haksızlığa mâruz kalan Müslüman kadın ve kızların, dindar öğrencilerin, memurelerin haklarını savunmak için ille de Müslüman olmak gerekmez. Bu ülkede nice ateist bile tesettürlü Müslümanların müdafaasını yapıyor.

Biz Müslümanlar, 1492’de İspanya’dan kovulan Yahudileri ülkemize kabul ederek büyük bir insanlık, tolerans, medeniyet jesti yapmıştık. Siz ise tersini yapıyorsunuz.

1950-60 yılları arasında başbakanlık yapmış olan merhum Adnan Menderes “Türkiye Müslümandır, Müslüman kalacaktır, İslam’ın bütün icapları yerine getirilecektir” diye haykırdığı için sonunda Yassıada mahkemesi kararıyla idam edildi.

Müslüman bir memlekette, İslam’ın temel emirlerini inkâr ederek, din ve dindarlarla savaşarak demokrasiye hizmet edilmez. Laiklik din düşmanlığı, din ve devlet çatışması demek değildir. Yüz bin imamın, müezzinin, müftünün devlet bütçesinden maaş aldığı bir sistem zaten laik değildir. Bizdeki laiklik uygulaması Sovyet tipi sahte ve yalancı bir laikliktir.

Türkiye’de İslâm ile devletin barışması, uyum içinde işbirliği yapması hem ülkenin, hem milletin, hem de devletin lehinedir. İnglitere’de devlet ile Anglikan kilisesi zıtlaşsa, birbirleriyle savaşsa, bunun o ülkeye yararı mı olur, zararı mı?

İki kimlikli, zâhiren Müslüman ve Türk görünen, gerçekte ise Yahudi olan bir kısım Sabataycılar ülkemizde gizli ve esrarlı bir saltanat kurmuşlardır. Fakir, mağdur, dar gelirli, ezilen tek Sabataycı yoktur. Bir elleri yağda, bir elleri baldadır, tuzları kurudur. Onlar bu üstünlüğü, bu hükümranlığı, bu saltanatı kaybetmek istemiyorlar. Demokrasi, medeniyet, laiklik falan hep bahane, hep edebiyattır.

İslâm gelirse kadın hakları elden gidermiş… Yok canım!.. Üzerinde resmî TC anteti bulunan “Vesikalarla” Türk kadınlarına genelevlerde sermayelik yaptıran zihniyetin kadın haklarından ve haysiyetlerinden bahsetmeye hakkı var mıdır?

Fındık toplayan, bahçe çapalayan kadınlar başlarını örterlerse gericilik olmuyor ama üniversiteli kızlar, öğretmenler, akademisyenler, politikacılar başlarını örterse gericilik oluyor. Niçin? Çünkü tesettürlü Müslümanlar yükselir ve çoğalırsa ülkemizdeki Sabataycı kolonyalizm tehlikeye düşecektir.

ABD’de paraların ve pulların üzerinde, “Biz Tanrıya güveniyoruz” yazılı olduğu için orada demokrasi, hukuk medeniyet yok mudur? Âla şekilde vardır. Bir Müslüman, “Bizde de paraların ve pulların üzerine ‘Allah’a inanıyoruz ve güveniyoruz’ diye yazılsın” derse, bu istekte medeniyete, demokrasiye, hukuka aykırı bir taraf olmaz.

Biz Müslümanlar sahte, güdümlü, Sabataycı bir demokrasi istemiyoruz. İngiltere’deki, İsrail’deki gibi din ve devlet uyumu ve işbirliği istiyoruz. Din ve devlet çatışmasının kalkmasını istiyoruz. Gerçek demokrasi, hukukun üstünlüğü sistemi, adalet, insan hak ve hürriyetlerine tam riayet istiyoruz. Tarihî ârızanın bitmesini ve tarihî devamlılığa dönülmesini istiyoruz. Kendi ülkemizde, inançlarımıza ve kimliğimize uygun bir şekilde hürriyet ve güven içinde yaşamak istiyoruz.

Bazı Sabataycılar militanlık yapmaktan vazgeçsinler, kriz ortadan kalkacaktır.

Koskoca bir ülke, altmış küsur milyonluk bir millet, büyük bir devlet birkaç bin militan Sabataycının oyuncağı olamaz.
(Kaynak: 30 Ağustos 2000 Milli Gazete)